18 Mart 2024 Pazartesi
Dilan Polat ve Engin Polat davasında yeni gelişme
Erdoğan’dan asgari ücret, memur ve emekli maaşı açıklaması
Silivri Adliyesi'ni alarma geçiren silahlı şüpheli gözaltına alındı
Fırsatçılarda bugün... Biber gazına yüzde yüz zam
FBI Hamas’ı fırsat bildi
18.Mart.2024 09:16, I Güncelleme:18 Mart 2024 09:20
Bugün 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’ nin 106 yılını kutluyoruz. Günün anlam ve önemine binaen sizinle tarihi bir zaman yolculuğuna çıkalım ne dersiniz? Hepimizin de bildiği üzere Çanakkale sadece bir cephe değildi. Türk milletinin var olma mücadelesiydi. Öyle ki elde hiç imkan yokken iman dolu göğsünü siper eden nice gencecik fidan bu vatan uğruna gözünü dahi kırpmadan can verdi. Onlara nazaran bu gün bizler en ufak zorlukta pes edip mücadeleyi bırakmayı düşündüğümüz zamanlar oluyor. Mübarek Ramazan ayındayız ,Gazze ‘de hala savaş var. Bir çoğumuz sofrada istediği çeşitler yok diye burun kıvırırken çoğu insanın ekmek dahi bulamadığını unutuyoruz. Peki Çanakkale ‘de savaşan 15 ,16 yaşlarında ki daha gencecik fidanlar ne yiyip ne içip savaştılar? Gelin beraber bakalım.
Evet sizlerinde gördüğü gibi sonlara doğru ekmek iştirakı düşürülmüştür çünkü artık yeterli erzak kalmamıştır. Tüm dünyanın hayret ettiği bir durum Çanakkale ‘ de zuhur etmiştir. Dünya tarihinde bir okulun tüm öğrencileri vatan aşkıyla savaşa katıldığı için Galatasaray lisesi 1915 yılında 18,1916 yılında katılan öğrenciler şehit olmuş maalesef ki hiç mezun verememiştir. 120 öğrenci,120 gencecik fidan şehit olmuştur. Herkesin bildiği Çanakkale kahramanları; SEYİT ONBAŞI ,ENVER PAŞA, ALBAY CEVAT ÇOBANLI ,DENİZ YÜZBAŞI TOPHANELİ HAKKI BEY, NEZAHAT ONBAŞI ve adını bile bilmediğimiz nice kahramanlar var bu destanda, hepsini saygı ve minnetle anarken onlara layık olmak için var gücümüzle, yılmadan usanmadan çalışıp bu vatanı muasır medeniyetler seviyesine getirmek bizim boynumuzun borcudur.
11.Şubat.2024 12:37, I Güncelleme:11 Şubat 2024 12:37
Sevgili okurlarım merhaba. Bu gün de güneş hanenizi selamlayarak doğdu. Dışarısı ne kadar sıcak olursa olsun insanın içi zemheriyse hiç bir güneş ısıtmaz. Aynen öylede hiç bir karanlıkta içinizde ki aydınlığı kapatamaz. Ne acayiptir ki iyi ile kötü güzel ile çirkin zıttıyla değer bulur. Herkes neye daha fazla sahipse onla imtihan oluyor. Çok merhametli biri zalimle, cömert biri cimriyle ve liste uzayıp gidiyor. Hayat her labirentte karşımıza farklı derece zorluluklar çıkarıyor. Gerçekten her iyiliğin bedeli bir kötülük müdür ya da halk tabiriyle söylersek iyilikten maraz mı doğar? Aslında bana göre her ikiside değil. Kırık olan testi ancak içindekini sızdırır. Yani burda dışarıdan alınan darbe içinde ki maddeyi acı yada tatlı yapmaz . Neyse yine odur.Mayası sağlam olan bir kişi iyiliğe nankörlükle cevap vermez. İyi olan insanda nankörlük gördü diye değerinden bir şey kaybetmez. Nasıl ki altın çamurun içinde de olsa yine altındır aynı şekilde değersiz bir teneke de ne kadar süslenirse süslensin yine tenekedir .İyi bir insan kötülükte görse aynı şekilde karşılık veremez. Mesafe koyar ve uzak durur ve bazen görmezden gelir. Bu da anlayana çok güzel bir cevaptır. Yani ben senin seviyene inemem sen de buraya çıkamazsın o yüzden seni göremem demektir . Maalesef hepimiz illaki hayatımızın bir noktasında böyle nankör insanlarla karşılaşmak durumunda kalabiliyoruz. Yalnız değilsin iz. Biz çok kalabalık bir aileyiz. Kırıldın üzüldün ama yinede kötülük yapmadın biliyorum çünkü mayanda yok. Bırakın kirli sular aksın. Tatlı sular nehre karışırken kirli sular kanalizasyona ulaşacak. Velhasılı sizde olan iyiliği onların kötülüğü yenemeyecek . Güneşin aydınlatamadığı bir gece var mıdır ki gece kararıp kalsın. Silkelen ve kendine gel. Sen böyle güzelsin sahip olduğun ahlaki değerlerle varsın. Hepiniz sevgiyle kalın…
11.Şubat.2024 12:09, I Güncelleme:11 Şubat 2024 12:10
Sevgili okurlarım merhaba,başlıktan anlayacağınız üzere bu gün kü yazımızın konusu kendimize zaman ayırıyor muyuz? Biliyorsunuz ki herkes bir hayat mücadelesi içinde. Daha önceki yazılarımı okuyan okurlarım bilerler bir yazımda bu koşuşturmadan dolayı aynaya bakmaya fırsat bulamadığımızı yazmıştım. Evet maalesef öyle herkese ve herşeye zaman ayırırken kendimizi unuttuk en son ne zaman kendimize bir hediye alarak ödüllendirdik.Galiba çok uzun zamandır bunu yapmadık. Peki kaliteli zaman geçirmek nedir? Öncelikle neyi seviyorsunuz bunu bilmeniz gerekir. Ülkemizde herkes vaktim olsa şunu yaparım veya param olsa neler yapmazdım ki der durur ve emin olun bu imkanları onlara sunulacak sihirli bir değnek olsa ve bir gecede tüm imkanlara sahip olsalar bile kıtlık bilinci onlara rahat bir yaşam yaşatmaz. Zenginlik sadece fazla paranın olması değildir. Aslında maddi manevi bir bütünlük arz eder. Çok parası olup şık giyinemeyen bir sürü insan olduğu gibi parası olup giydiğini kendine yakıştıran zevk sahibi insanlarda vardır. Asolan maddeyi manaya indirgemektir. Kainatta herşey bir ahenk içinde ölçülü ve uyumludur .Stok kavramı insan dışındaki canlılarda yoktur . Her canlı ihtiyaç duyduğu kadar besin tüketir. Bizler ise herşeyin en fazlasını isteriz ve bunun için çalışırız ama kendimize zaman ayıramayız. Neden çünkü henüz istediğimiz kadar kazanamadık. Peki ne zaman harcayacağız ? Yada biz onu harcamadan o mu bizi harcayacak? Bu gün bir karar ver yarın kavramı yok. Bu gün hep erteledigin filmi izle. Hep yapmak istediğin şeyleri yap. Sen önemlisin kendinle geçirdiğin zamanı çöp olarak görme . Emin ol bu sana iyi gelecek biraz dur ve kendini dinle. Uzun yolculuklarda bile dinlenme tesisleri vardır. Hayatta bir yolculuk değil midir? Kaptanlarında dinlenmesi gerekir. Aksi takdirde uykusuzluk ve yorgunluk birleşince en usta şoför bile kaza yapabilir . Bu gün kendinize zaman ayırdınız ve dinleniz. Kendinize hoş geldiniz.
16.Ocak.2024 10:35, I Güncelleme:16 Ocak 2024 10:35
Sevgili okurlarım günaydın. Kar ve buz soğuk ve sıcak bir biri ardınca hızlıca geçip giden zaman…Çocukluğum gençliğim gibi. Hangisini yakalayabilirim ki . Kelebeğin üç günlük ömrü gibi . Şairin de dediği gibi geçti gitti bir kaç günlük fasıldı. Peki heybemizde ne var.Bir çocuğun minnettar gülüşü yada bir hayır dua secdede ağlayarak yapılan.Elimiz de hangisi var bilmiyorum ama bir umudum yarına dair bazen darbe alsa da hep bir kardelen gibi her gün milim milim karı delip güneşe ulaşmak isteyen düşlerim var benim. Olmaz diyenlere inat Karadenizli yanım haykırıyor oyun daha bitmedi. Şah hala ayakta dimdik. Kalelerin yıkılmış olması veziri güçsüz kılmaz. Aksine daha da hırslandırır. Şimdi hayatımız da bir yokuş çıkıyoruz . Zaman zaman yorulup dinlenmek için bir lahsa duraksadığımız hayatı sorgulayıp karmaşık bir ruh haliyle tekrar devam etmemiz gereken bir süreçtir ömrümüz. Bir namazlık saltanatla bitip 2 metre beze sarılıp bir çukur da son bulan. Ne ara geçti onca vakit yada daha dün gibiydi pamuk şeker için koşan çocukluğumuz. Annemizin hava kararmadan gel dediği günler. Anne artık hava karardı ve biz dışarıdayız. Bu sefer çocuklar oyuncağımı aldı diye ağlamıyorum , şimdi ki oyun hayat ve parkurları daha zor. Üşüyor ellerim soğuk kış günlerinde yine ovuşturup cebime koyuyorum sanki hiç üşümeyecek gibi. Sorunlar yağmur gibi yağıyor. Keskin virajlar var. Hayat çok bilmeyenli denklem gibi değişkenleri farklı bilinmeyeni bulunamayan. Yanlışın doğru, doğrunun yanlış görüldüğü zamanlardan geçiyoruz. Neyin niçin yapıldığı belli olmayan , herşeyin hızlıca tüketilip atıldığı bir dönemde yiz. Tıpkı bir çiy tanesi gibi hayatın soğuk yüzüyle karşılaşıp akıp gidiyor ömrümüz. Bu yorucu hayat serüveninde yolu azim ve kararlılıkla yürüyüp karşılaştığımız her zorlukla daha güçlenerek devam etmeliyiz. Unutmayalım ki manzara görmek istiyorsak yokuşu çıkmalıyız. Hepinize umut dolu günler diliyorum. Sevgiyle kalın…
15.Ocak.2024 09:44, I Güncelleme:15 Ocak 2024 09:44
Merhaba sevgili okurlarım. Bu gün söze nerden başlayasam, konuyu nasıl ele alsam diye düşünürken birden aklıma metroda, dolmuşta, sokakta asık bir yüz ifadesiyle yorgun olduğu göz altlarından belli olan yurttaşlarımız geldi aklıma. Gelin bu gün neden bu kadar umutsuz ve yorgunuz bunu konuşalım. Acaba bu insanlar hep mi böyle yorgundu. Yoksa hayat koşulları mı omuzlarında ki yükü arttırdı. Hepimiz aynı geminin içindeyiz. Birileri güvertede temizlik yaparken birileri kirletiyor hunharca, birileri bu duruma çözüm ararken birileri de çözüme engel olmak için var gücüyle savaşıyor.Peki sonuç ne olacak herkes rant kavgasında ,düşeni gören yok.Bu böyle devam etmez dediğinizi duyar gibiyim evet böyle devam etmez. Yardımlaşma kültürümüzü yeniden canlandırmalıyız. İşe önce kendi hayatlarımızdan başlamak en doğrusu. Bir çaya çağırıp dostlarımızı, nasıl sorusunu soralım ve formalite iyiyim cevabını almak için değil de gözlerde ki o sorunu öğrenmek bir nebzede olsa anlamak için soralım nasılsın sorusunu. Yani karşılıklı duyarlı olalım .Herkes bir çayın buğusunda bir dost yüreğinde dinlendirmek ister gönlününü. Yoruldunuz biliyorum ,gösterdiğiniz fedakarlıkların karşılığı hep nankörlük oldu. Yani kör iyileşince yine ilk olarak bastonu kırdı. Kendisine zor zamanlarında yardımcı olan insanları sırf kendisine acı dolu günleri anımsatıyor diye çıkardı hayatından. Tabi bunlar mecazi anlatımlar. Evet hayatımızdan bize hiçbir hayrı olmadığı halde bizi dibe çeken insanları çıkarmalıyız bu tartışılmaz bir gerçek. Fakat zor zamanlarımız da bizlere destek olan bizler için çabalayan insanları feraha çıktığımız da yok saymamalıyız. Eğer böyle bir gaflete düşersek tekrardan böyle bir düşüş yaşadığımız da etrafımızda kimseyi bulamayız. İşte bu durumda da şikayet etmeye hakkımız yoktur. Çünkü zeminini biz hazırladık ve ektiğimizi biçtik. Gül dikilmeyen bahçeden gül kokusu gelmez.Umutla güzellikleriyle bir hayat diliyorum hepinize. Sevgiyle kalın…