9.Kasım.2024 21:37, I Güncelleme:9 Kasım 2024 21:41
KÖŞE YAZISI: ASU YALDIZ YÜNCÜOĞLU
71 yıl önce…
8 Kasım 1953 Pazar, gece saat 23 suları.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Kâmile Şevki Mutlu’nun ev telefonu çaldı.
Arayan, Ankara Valisi Kemal Aygün’dü.
Vali Aygün “Hocam” dedi. “10 Kasım günü Atamızın naaşını Anıtkabir’e taşıyacağız. Bunun için bir komite kurduk. Naaşı geleneklere uygun olarak toprağa defnedeceğiz. Ancak bozulmadan korunduğunu belgelemek için muayene etmenizi rica ediyoruz,” dedi.
Prof. Kâmile Şevki Mutlu; önce reddetti. Prof. Mutlu 40 derece ateşle yatıyordu. Hastalığını gerekçe göstererek bu görevi başka bir meslektaşının yapmasını rica etti. Ancak Vali Aygün ısrarcıydı:
“Ben sizi sarar sarmalar götürürüm, bu tarihi bir görev,” dedi. Prof. Mutlu kabul etti.
9 Kasım 1953, sabah saat 07.30
Prof. Kâmile Şevki Mutlu, Etnografya Müzesi’nde, geçici kabirden çıkarılan ve katafalkın üzerine konulan gül ağacı tabutun önündeydi. Başbakan Adnan Menderes oradaydı. Meclis Başkanı Refik Koraltan ve eski başkan Abdülhalik Renda da… Mutlu, görevden affını istemekle ne büyük hata ettiğini o zaman anladı. Gerçekten tarihi bir tanıklıktı bu…
Profesör Kâmile Şevki Mutlu titriyordu…
“Galiba bayılacağım!” diye mırıldandı.
Dayanmak zorundaydı…
Saygı duruşunun ardından “Başlayalım lûtfen,” dedi.
Yardımcı olmaları için, Yüksek Teknik Öğretmen Okulu’ndan 10 öğretmen getirilmişti. Mermer lahit sökülüyor, sonra betonlar kırılıyor ve tabutu kaldıracak olan makaralar, lahit salonunun tavanına yerleştiriliyordu. Öğretmenler gül ağacından tabutun vidalarını söktü içinde bir sanduka bulunuyordu. Bu sandukada gaz birikmiş olma olasılığı düşünülerek, önce bir burgu ile delik açıldı. Gaz ya da koku çıkmadı.
Sanduka talaş doluydu. Koruma solüsyonuyla ıslatılmış tahta talaşıydı bunlar! Talaş, naaşın ayak yönüne doğru toplandı. Talaş arasında, ağzı kapalı ve içi sıvı dolu bir şişe bulundu. Bu, naaşı koruma için kullanılan solüsyondan bir örnekti, üzerinde terkibi yazılıydı. Atatürk’ün naaşı beyaz kefene sarılmış, sonra kahverengi bir muşambayla kaplanmıştı. Sargıları açmaya başladılar.
Soluklar tutulmuştu…
On beş yıl sonra ilk kez Ata’nın yüzünü göreceklerdi!
Halk arasında, “Naaş çürüyüp bozulmuş”, “Çıkan gazlar tabutu patlatmış”, “Nöbetçi er kokudan bayılmış” gibi bir yığın söylenti dolaşıyordu. Kefenin sargıları açılınca, Prof. Dr. Kâmile Şevki Mutlu, orada bulunanların yardımıyla katafalka çıktı ve Atatürk’ün yüzüne baktı. Atatürk’ün derisi kahverengi bir hal almış; ama yüz hatları bozulmamıştı.
İki yıl önce rahmetli olan Prof. Lütfi Aksu’nun tahniti son derece başarılıydı.
Sevgiyle yanağını okşadı,
O an neler hissettiğini hatıralarında anlatacaktı.
“Bir an için sanki konuşacakmışız gibi hissetim” diyecekti.
Atatürk araştırmacısı Prof. Dr. Utkan Kocatürk’ün, Prof. Dr. Kâmile Şevki Mutlu ile yaptığı sohbetten aktardıklarına göre, Prof. Mutlu, gördüğü tabloyu şöyle anlatıyordu:
“Yüzünü örten ıslak pamuk kitlesi kaldırılınca, Atatürk’ün heykel gibi duran yüzü ile karşılaştım. Uzun sarı saçlarından ince bir tutam, sol göz kapağının üzerine düşmüş, sakalı hafif uzamış, ince dudakları birbirine yapışıktı. Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’ndaki yatağında uyuyor gibiydi.”
Prof. Mutlu, kenarda bekleyen komite üyelerini tabutun başına çağırdı. Onlar da tek tek tabutun içine baktılar. En başta Başbakan Adnan Menderes vardı. Koyu renk takım elbisesi içindeki Menderes de, yanındakilerin yardımıyla katafalka çıktı, ürkek bir biçimde aşağı, tabuta doğru baktı.
O an neler olduğunu Prof. Mutlu şöyle anlatıyor:
“Menderes çok heyecanlandı. Rengi sapsarı oldu. Bir de baktım ki, müzenin kapısına doğru gidiyor. Atatürk’ün yüzüne bakmadı. Tahmin ediyorum, kendinde o kuvveti bulamadı.”
En sona Abdülhalik Renda kalmıştı. O da Ata’yla karşı karşıya gelir gelmez, tabutun yanına yığılı verdi.
Salondaki herkes Atatürk’ü tek tek gördükten sonra naaş, tekrar solüsyonla ıslatıldı. Ata’nın başı pamuklarla örtüldü ve vücudu dualarla beyaz kefenle sarıldı. Ceviz ağacından yapılan yeni tabuta konuldu.
Atatürk’ün tabutu katafalka konulduktan sonra Yüksek Teknik Öğretmen Okulu’ndan öğretmenler Türk Bayrağını katafalkın üstüne özenle serdiler.
15 yıl sonra…
Bu topraklarda;
Atamın yanağını sevgiyle okşayan ilk ve tek kadındır Prof. Kâmile Şevki Mutlu.
Milletimizi esaretten kurtarıp,
“Kadının en büyük vazifesi analıktır.”
“Dünyada her şey kadının eseridir.” diyen
Ve kadın gelişince…
İlke ve inkılapları izinde nice nesillerin var olacağına inanan Mustafa Kemal Atatürk, vefat ettiğinde bir erkeğe, toprağa verildiğinde bir kadına emanet edilmiştir.
Aradan geçen 15 yıllık süreçte Türkiye Cumhuriyetinde kadın, hayatın pek çok alanında erkeklerin önüne geçmeyi başarmıştır.
“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.”
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
İlelebet izinde… 193∞
Saygı, sevgi, minnet ve Özlemle…
HABER: Abdo Uçucu
GENEL
11 saat önceTURİZM
13 saat önceGENEL
1 gün önceGENEL
1 gün önceAVRUPA
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önceGENEL
2 gün önceSaros ve Turizm masaya yatırıldı
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Öntürk, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle yayımladığı mesajda, adalet, barış ve insan haklarına olan inancını güçlü bir şekilde dile getirdi. Öntürk, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan adaletsizliklere dikkat çekerek, insanlık için daha adil bir gelecek çağrısında bulundu.