15.Eylül.2024 22:17, I Güncelleme:15 Eylül 2024 22:30
Türk Akademisi, Türk Devletleri Teşkilatının (TDT) kurduğu Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu’nun 34 harften oluşan Ortak Türk Alfabesi önerisi üzerinde 11 Eylül’de uzlaştığını duyurdu.
Hem geleneksel medyada hem sosyal medyada gündem olan konuyla ilgili ünü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Hürriyet’teki köşesinden bir yazı kaleme aldı.
“Yeni alfabe” başlıklı yazısında kararı eleştiren İlber Ortaylı, “Mevcut 29 harfe eklemeler yapılacakmış, sayı 34’e çıkacakmış. Eklenen harfler de aslında harf demeye bin şahit ister; daha çok hareke misali bir takım işaretler. Fakat içlerinde en gereksiz olanı da ‘Q’ harfi. Bu ‘Q’, Arapçadaki ‘kaf’ın karşılığı olarak görülüyor ve Türk lehçelerinde kaba bir şekilde telaffuz edilen kalın “K” sesini karşılıyormuş. Hem İran’da hem Sovyet Azerbaycan’ında, keza Osmanlı dünyasında da okumuş yazmış insanlarımız bu kalın ‘kaf’ı pek kullanmazdı. Modern Farsçada bu ‘kaf’ zaten ‘Ga’ sedasıyla karşılanır. Bu kalın telaffuz, halk arasında vardı ve hâlâ da var” ifadelerini kullandı.
“CUMHURBAŞKANIMIZ KONUŞMAZ”
“Türkçemiz adeta sümüklü bir telaffuzla dolaşıyor” diyen İlber Ortaylı, şöyle devam etti:
“Bir de ‘e’ var ki, oldukça açık bir ses; ancak edebiyat ve tiyatro sahnelerinde gittikçe terk ediliyor. Dil meselesinde siyasi tayinlerin yetkinliği olmadığı malum. Bilhassa Türk birliğine üye devletlerin içinde dil biliminde otorite sayılacak uzmanlar Macar bilim insanlarıdır. Macar meslektaşlarımız, Türk dilini hakkıyla öğrenmiş, derin bilgi birikimine sahip bir gruptur. İkinci sırada Azerbaycanlılar ve Kazan Tatarları gelir. Ne yazık ki Türkiye, bu konuda öncü olma vasfını yitirmiştir. Bunu geri kazanmak ise son derece önemlidir.
Önerilen bu harfler, hele o garip ‘kâf u nûn’ kombinasyonu, kırsal bir konuşmayı çağrıştırıyor. Cumhurbaşkanımızın bu tarz bir telaffuzu kullanmadığını hepimiz biliyoruz. Hiçbir nutkunda “yaptığının, ettiğinin” gibi bir telaffuz işittiniz mi? Yakın zamana kadar lise tahsili görmüş hiçbir İstanbul ve Anadolu çocuğu da bu tarzı korumazdı. Ancak bugün işler değişti. Daha vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Haberi sunan spiker hanımdan tutun da, genç kızlarımızın büyük bir kısmı, bırakın bu yeni beş harfi, mevcut sekiz sesli harfi dahi düzgün telaffuz edemiyor. Türkçemiz, adeta sümüklü bir telaffuzla dolaşıyor ortalıkta.”
“EN ÇOK SİNİR OLDUĞUM KISIM…”
Konuyla ilgili en çok sinir olduğu kısmı anlatan İlber Ortaylı, şöyle dedi:
“Haberdeki örnekler de son derece ilginçti. İspanyolca’daki ‘nyo’ sesini veriyorlar, maşallah! Ama en çok sinirime dokunan kısım, rahmetli Oktay Sinanoğlu’nun ruhunun şad olduğunun söylenmesiydi. Oktay Hoca’yı hayatının son on yılında yakından tanıdım. Pek çok tehlikeyi abarttığını sanıyordum; fakat sonradan gördüm ki, hepsi gerçekmiş. Ruhundan özür dilerim. Hocamızın dikkat çektiği bir mesele de buydu: Sesli harfleri çöp eden bir Türkçe. Hatta bu durumu bir komplo olarak bile değerlendirirdi. Kız kardeşi Esin Afşar da Türkçeyi tertemiz konuşanlardandı. Oysa bugün Jülide Gülizar, Aytaç Kardüz gibi düzgün Türkçe konuşan spikerler kaybolup gitti. RTÜK, Türkçeyi katleden medya kuruluşlarına ceza kesmekle meşgul olsa, siyasi sansürden daha hayırlı bir iş yapmış olur.
TÜRK DÜNYASI İSTANBUL LEHÇESİNE YÖNELİYOR
Bu yeni harfler fonetik laboratuvarlarımızı ve arşivleri ilgilendiren bir meseledir. Zira Türk dünyasında insanlar giderek İstanbul lehçesine yönelmektedir. Bilhassa Özbekler arasında Farsça kelime dağarcığını çok başarılı bir şekilde Türkçenin ses yapısına uygun kullanan bir zümre oluştu. Uzaklardaki Uygurlar da bu yapıya yatkındırlar. Türk devletlerinin ortak projelerini bilimsel yapılar olarak görmek ve fonetik kayıtlara almak en doğrusudur. Ancak Türkçenin bu şekilde düzeltileceğini, düzgün telaffuz edileceğini sanmak, hele bunu bürokratik bir yapıyla gerçekleştirmeyi ummak gülünçtür.
Atatürk devrinde alfabe komisyonlarındaki üyelerin kim olduğunu biliyor musunuz? Bunların bazılarını tanıdım: Abdülkadir İnan, Agop Dilaçar gibi isimler. En azından düzgün bir Farsça konuşurlardı. Abdülkadir Bey, Sibirya lehçelerine kadar her şeyi bilirdi. ‘Rûberû’, ‘hoşbû’ gibi kelimelerde kullanılan şapkalı ‘û’nun sadece bir hareke olmaktan öteye geçemeyeceğini çok iyi ifade ederdi. Aynı şekilde ‘a’nın şapkası konusunda Türk Dil Kurumu hâlâ bir karar veremedi. Hâlâ ‘helâ’ ile ‘hâlâ’yı, ‘kar’ ile ‘kâr’ı karıştırıyoruz. Yollara kar mı yağıyor, kâr mı yağıyor, belli değil. Bu çözümsüzlük ortamında, ne kadar işleyeceği belirsiz bir alfabe teklifinden önce, medyada konuşulan ve matbaa dili olarak kullanılan Türkçeyi güçlendirelim.”
GENEL
04 Ekim 2024AVRUPA
04 Ekim 2024AVRUPA
04 Ekim 2024SPOR GALERİ
04 Ekim 2024AVRUPA
04 Ekim 2024GÜNDEM
04 Ekim 2024AVRUPA
04 Ekim 2024