30.Ağustos.2023 09:12, I Güncelleme:30 Ağustos 2023 10:44
Merhaba değerli okur dostlarım,
Bu haftaki yazımı 101. yılını kutlayacağımız 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMINA ayırmak istedim. Çünkü, zihnim bugün ile geçmiş arasında epey bir seyahat etti. Bugün, büyük küçük pek çok kişinin Cumhuriyetin ilanı, bayramlarımızın tarihleri ve taşıdığı anlamlar konusunda eksi bilgiye sahip olmalarına, Türk halkı olmanın onurunu, karakteristik değerlerini , kutsal saydıklarımızın unutulmaya yüz tutmaya başlamasına derin derin üzüldüm.
Bir geçmişte yüreğime mıh gibi çakılan büyüklerimin anlattığı, dinlerken bile yüreğimin parça parça oluşunu hissettiğim hikayeler… Bakmayın adının hikaye oluşuna; yeniden varolabilmek adına feda ettikleri her şey için gözlerini bile kırpmamaları…
Gelelim bu güne. Kimimizde sözde kalmış, kimimiz kim olduğunu çoktan unutmuş! KİM OLDUĞUNU VE GEÇMİŞİNİ UNUTMAK , GÖZLERİNİ KAPATIP UÇURUMA KENDİ AYAKLARIYLA YÜRÜMEKTİR!
Şimdi anlatacaklarım bizzat kendi aile büyüklerimden dinlediğim onların yaşadıkları acılardır. Ben Kütahya Simav’lıyım. O zamanlar bizim oralar Yunanlılar tarafından işgal edilmiş. Halk perişan, halk aç. Çünkü halkın elinde ne var ne yok toplamışlar. Ulu camiinin pencere ve kapısını tahtalarla çakıp kapattıklarını , minarenin kapısından buğday, arpa, mısır, un toplayıp yukarıdan bütün hububatı doldurduklarını anlatmıştı rahmetli babaannem. O zamanlar mısır somaklarını bulgur taşında çekip ekmek yapmış anneler. Fakat çocuklar dışkılayamadıkları için sancılanmışlar. Çubukların başına bez dolayıp çocuklarının dışkılarını eşeleyerek çıkarmışlar. Bugün çok tiksindirici, iğrenç gelebilir okurken bile. Ama bunlar yaşanmış gerçekler…
Bana başından geçenleri titreyerek anlatan komşumuz rahmetli Hatice teyze anlatırken bir an susar öylece kalırdı. Gözlerini kırpmadan bir noktaya öylece bakakalırdı. Gözlerinden yumruk gibi yaşlar inerdi. Yemenisinin ucuyla gözyaşlarını siler ve anlatmaya devam ederdi.
-Babam bizi Yunan eline düşmeyelim diye dağa götürüp saklardı bazı zamanlar. Eşeğin küfesine biraz ters (hayvan gübresi) ağzımızın içine mendili yumak eder basardı, üzerinden de ağzımızı sıkıca bağlardı. Üzerimize tekrar ters doldururdu. Yolda Yunan askerleri durdurdu, süngüyle küfelerin içine doğru birkaç yerden süngüledi. Benim bacağımın iki yerinden yara aldım. Yunan eline düşmektense ölmemiz daha iyiydi.
Sonra açıp bacağındaki yara izlerini gösterdi. Sanki inanılması güç bir şey anlattığının farkında gibi ;
-“Aha bak ! Nasıl deldi yunan gavuru. Babam boşuna ağzımızı sıkıca bağlamamış. Biz şanslıydık öfff öfff nice çocuk, nice taze gelinle gitti. Allah bi daha yaşatmasın o günleri gızımmm. Atatürk gelyomuş dedile, aha o zaman dağlada saklanan efele enivedile de teeee İzmir’e gada sürdüle gavuru. Atatürk omeyeydi derimiz on paraydı aa gızım!” Şu an ne hissediyorsunuz?
Bir de rahmetli anneanemin anlattıkları… Köydeki tüm kız çocuklarını gizli bir yerdeki mağaraya bırakırlar başlarına da bir büyük bırakırlarmış. Yolda Yunan askerleriyle karşılaşma ihtimaline karşılık tüm çocukların yüzlerine dışkı sürerlermiş ki tacize uğramasınlar.
Öncü birlik yollayıp tüm halkın meydanda toplanmasını, yoksa evde kalanları öldüreceklerini söylerlermiş. Evlerdeki sandıkları açar değerli şeyleri alırlar, kadınların giysilerini giyer eğlenirlermiş. Maalesef ki bir gün doğum sancısı tutmuş bir kadının bebeğini çıkarıp süngünün başına takıp oynamışlar. Eşinin felçli olduğu için samanlığa sakladığı kadını bulup onu da işkence ile öldürmüşler. Şu an ne hissediyorsunuz? Köy halkı sonunda öleceksek ölelim deyip tekrar geldiklerinde karşı koymaya karar vermişler. Harman yerindeki ekinlerin altına ellerinde ne varsa kazma ,kürek, orak, tırpan, yaba ,saplık saklamışlar. Tekrar köyü talan etmeye geldiklerinde sakladıkları ne varsa saldırıya geçmişler. Hiç ummadıkları bir direnişle karşılaşmak onları hem şaşırtmış hem korkutmuş. Arkalarına bile bakmadan kaçmışlar.
Bizim bölgeden bahsedip de rahmetli Tüfekçi Etem’den bahsetmemek olmaz. Kendisinin memlekete çok faydası dokunmuş, çileli bir hayatı olsa da pek çok resmi makamda görev yapmıştır. Kaymakam, Vali olarak da memleketin dört bir yanında ter dökmüş. O zamanlar Şaphane nahiyesindeymiş. Şaphane coğrafi olarak tıpkı bir çömlek gibi etrafı dağlık, yerleşim çukurda ve giriş çıkış olarak tek bir yol vardır. Her yer Yunan askeri kaynıyor, yakında oraya da ulaşmaları yakın. Tüfekçi Ethem halka ellerinde ne kadar metal varsa getirmelerini söyler. Metal ne bulursa getirirler. Hatta atlarının ayaklarından nallarını bile söker getirirler. Şu an neler hissediyorsunuz? 24 metrekarelik kerpiç odada gece gündüz silah yapar. Yaptığı her silahı dağıtır. Öncü Yunan askerleri geldiğinde bakarlar ki herkesin belinde yepyeni silahlar ve tek çıkış yolu var Şaphane’yi işgal etmeye cesaret edemezler. O zamanlar bir tek orayı işgal etmezler. Tüfekçi Etem bir efsanenin kahramanıdır. Maalesef bugün o bina korunmasız yıkılmaya yüz tutmuş , mücadele edenlerin çabaları sonuç vermemiştir.
Evettt! Bugün bu vatanın evlatları öz kimliğinden uzak, asil kanının kudretinin farkında olmadan, ülkesinin içinde bulunduğu ahvalden bir haber sanal alemde uyuşmuş ise, dillerini, kültürlerini, gelenek ve göreneklerini unutmuş ise bunun sonucu aile ve ezbere dayalı , milli duygulardan uzak eğitim sistemidir.
Her TÜRK EVLADININ BAYRAĞI GÖNLERDE DALGALANIRKEN , İSTİKLAL MARŞI OKUNURKEN GÖZLERİ DOLU DOLU OLMUYORSA, YÜREĞİ GÖĞÜS KAFESİNE DAR GELMİYORSA , KURTULUŞ SAVAŞINI, ÇANAKKALEYİ, SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİNİ BİLMİYORSA , BASTIĞI HER KARIŞ TOPRAKTA ATALARININ KANI YÜREKLERİNİ TİTRETMİYORSA, ÜLKESİNİN İŞGAL EDİLMİŞ YEDİ COĞRAFYASINI DÜŞMAN ÇİZMESİNDEN ARINDIRIP, ÖZGÜR BİR CUMHURİYET ARMAĞAN EDEN GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü , SİLAH ARKADAŞLARINI VE KAHRAMAN TÜRK HALKINI COŞKUYLA VE MİNNETLE ANMIYORSA TÜM BAYRAMLAR MAHZUNDUR!
Çünkü bu günler bir tarihten ibaret değildir. Yeniden özgür bir ulus oluşumuzu hatırlatan zamanlardır!
Gelincik bahçesi gibi kırmızı olsun, her yerİ al bayraklarla donat. Büyük küçük, yaşlı genç silkeleyin üzerinizdeki ölü toprağını… Sen kökleri sağlam bir çınarsın, bırak filizlensin dal versin uyku mahmurluğunda, bölük pörçük zihninde kalan özün. Hep umutluyum gençlerden bir kaşık yoğurt bir kazan sütü mayalar… Bundan sonra mahzun olmasın bayramlar!
Coşku dolu, gururlu, anlamlı bayramlar canım vatanım ve milletim! Güzel Vatanımın çiçekleri özünüzle varolun.
Sevgimdesiniz…
GENEL
16 Eylül 2024AVRUPA
16 Eylül 2024AVRUPA
16 Eylül 2024SPOR GALERİ
16 Eylül 2024AVRUPA
16 Eylül 2024GÜNDEM
16 Eylül 2024AVRUPA
16 Eylül 2024