DOLAR 27,1679 0.17%
EURO 28,9603 0.18%
ALTIN 1.681,470,43
BITCOIN 7227830,20%
İstanbul
24°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

  • SkyHaber
  • Genel
  • Politika
  • „GELİŞMİŞ SORGULAMA TEKNİKLERİ: İŞKENCE“ ve TÜRKİYE’DE GİZLİ İŞKENCE MERKEZLERİ
198 okunma

„GELİŞMİŞ SORGULAMA TEKNİKLERİ: İŞKENCE“ ve TÜRKİYE’DE GİZLİ İŞKENCE MERKEZLERİ

19.Aralık.2022 19:24, I Güncelleme:3 Mayıs 2023 18:29

Yayınlama:19.12.2022 19:24,

Güncelleme:3 Mayıs 2023 18:29

„GELİŞMİŞ SORGULAMA TEKNİKLERİ: İŞKENCE“ ve TÜRKİYE’DE GİZLİ İŞKENCE MERKEZLERİ

Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA)‘nın dünyanın değişik yerlerinde gizli gözaltı-işkence merkezleri olduğu bilinen bir gerçek. Bugüne kadar yayınlanan pek çok araştırma raporuna göre CIA’in dünyanın dört bir yanında gizli gözaltı merkezleri ya da hapishaneleri bulunuyor. Bu merkezde tutulan kişiler insanlık dışı muamelelere maruz kalırken hiçbir yasal haklarını da kullanamıyor. Çünkü bu kişiler yasal olarak gözaltında değiller hatta gözaltında tutuldukları dahi kabul edilmiyor.
CIA’in ‘gelişmiş sorgulama teknikleri’ ismini verdiği sistemin uygulandığı bu merkezlerde, su işkencesinden ve elektrik şoku işkencesine, uykusuz bırakmaktan aşağılama ve kaba dayağa; aşırı sıcak ya da soğuğa maruz bırakmadan yüksek sesle müzik dinletmeye kadar birçok işkence yöntemi kullanıldığını işkence mağdurlarının anlatımlarından biliyoruz. Hatta bizzat CIA Başkanı Michael Hayden, 5 Şubat 2008’de Senato İstihbarat Komisyonu’nda yaptığı konuşmada El Kaide zanlıları Halid Şeyh Muhammed, Abu Zubaydah Ebu Zübeyde ve Abdülrahim el Nasiri’ye “waterboarding” diye bilinen ve kişide boğularak öleceği hissi yaratan “sorgu yöntemi”nin uygulandığını itiraf etti. Yani kısacası onların “gelişmiş sorgulama tekniği” olarak ifade ettikleri şey basitçe insanlara işkence yapmaktı.
Elbette “gizli işkence merkezleri” olgusu sadece CIA’ye özgü, onunla sınırlı bir olgu değil. Geçmişte Latin Amerika ülkelerinin birçoğunda olduğu gibi, özellikle faşist diktatörlüklerle yönetilen ülkelerde veya savaş bölgelerinde bu tür yerlerin varlığı ve muhalif ya da muharip (savaşan) güçlere karşı resmi ya da gayrı resmi/paramiliter güçler tarafından kullanıldığı biliniyor. Örneğin 2017 yılında Yemen’in güneyinde Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen güçlerinin kullandığı 18 gizli hapishane belgelendi.
“Türkiye’de Gizli İşkence Merkezleri Var”
Son zamanlarda yaşanan bazı örnekler ve ortaya atılan bazı iddialar “Bu ülkelerden biri Türkiye mi?” sorusunu akıllara getiriyor. “İddia” dememizin sebebi henüz bu yönde somut bir bulgu bulunmaması. Ancak bildiğimiz bir gerçek var ki Türkiye’de işkencenin varlığı bir iddia olmanın ötesinde. Gizli işkence merkezlerinin varlığı henüz kanıtlanmamış olsa bile işkencenin varlığına dair fotoğraf, video, adli muayene raporu, mağdur-tanık anlatımları, insan hakları örgütleri tarafından yayınlanan raporlar ve daha pek çok veri mevcut.
Gizli işkence merkezlerinin varlığı konusu ise son dönemde ortaya çıkan yeni iddialar ve bu iddiaları destekleyen bulgularla birlikte bir kez daha gündeme geldi.
15 Temmuz 2016’da gerçekleşen -önceleri Adalet Kalkınma Partisi’yle birlikte (AKP çatısı altında) iktidar ortağı olan ama sonradan iktidar çevreleri ve yargı organları tarafından FETÖ/PDY olarak isimlendirilen Gülen Cemaati tarafından gerçekleştirilen- darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL döneminde “siyah transporter ile kaçırma”, “gizli yerlerde tutulma”, “aylarca haber alınamama” vb. iddialar birçok kez gündeme geldi. Bu olaylara ilişkin mağdurların resmi makamlar önünde veya basın yayın organları aracılığıyla yaptıkları anlatımlar ve bazı olaylara ilişkin iddiaları destekler nitelikteki tanık anlatımları bunları birer iddia olmanın ötesinde somut olgu haline getiriyor neredeyse.
Bu olaylardan biri -ve en çok bilineni- 2018 yılında Ayten Öztürk isimli bir kadının Lübnan’dan kaçırılarak Türkiye’ye getirilmesi ve Ankara’da gizli bir yerde 6 ay boyunca tutularak “gelişmiş sorgulama teknikleri” yani işkenceyle sorgulanması idi.

Ayten Öztürk, tutuklanmasından bir yıl sonra çıkarıldığı mahkemede yaptığı savunmasında resmi gözaltı tarihinin 28 Ağustos 2018 Ankara Terörle Mücadele Şubesi göründüğünü ancak bunun gerçeği yansıtmadığını, 8 Mart 2018’de Lübnan’da (Refik Hariri Havalimanından) gözaltına alındığını, buradan 13 Mart 2018’de özel bir uçakla Türkiye’ye kaçırıldığını, yasa dışı biçimde bir gözaltı merkezine götürüldüğünü ve 6 ay işkence yapıldıktan sonra bir mizansenle gece yarısı açık arazide polise teslim edildiğini ifade etti.

Ayten Öztürk, İstanbul Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanık olarak yargılandığı davada Türkiye’ye getirildikten sonra kayıp olduğu 6 ay boyunca yaşadığı ağır işkenceleri tüm detaylarıyla anlattı. Öztürk, savunmasında 13 Mart akşamı gözleri bağlı ve elleri arkadan kelepçeli biçimde havaalanına götürüldüğünü ve burada Lübnanlı görevlilerce Türk yetkililere teslim edildiğini, buradan da özel bir uçakla Türkiye’ye getirildiğini söyledi. 13 Mart 2018’den resmi gözaltı tarihi olan 28 Ağustos 2018’e kadar geçen yaklaşık 6 aylık sürede, yerini bilmediği bir resmi binada tutulduğunu, burada kesintisiz işkenceye uğradığını anlattı.
Buna göre Öztürk, özel uçakla Türkiye’ye getirildikten sonra, kaba dayak, elektrik, cinsel ve psikolojik ağır işkencelere maruz kaldı. Yaşadıkları nedeniyle vücudunda yüzlerce yara oluştu ve 40 kilograma düştü. İnsan anatomisi hakkında eğitim gördüklerini belirten kişiler tarafından işkence gören Öztürk, bedeninin defalarca iflas ettiğini, özel bir ekip tarafından tedavi edilip tekrar işkenceye devam edildiğini belirtti. İşkence ekibinin kaldığı yeri “cehennemin dibi” olarak tarif ettiklerini belirten Öztürk, mesai saati başlayınca duyduğu seslerden, üst kattaki topuklu ayakkabı seslerinden kaldığı yerin resmi bir dairenin bodrum katı olduğunu düşünüyor.
Benzer iddialar aynı dönemde FETÖ/PDY üyeliği iddiasıyla kaçırıldıktan sonra gizli yerlerde tutulduklarını ifade eden kişilerin anlatımlarında da mevcut.
Ayten Öztürk, OHAL döneminde kaçırılıp Ankara’daki işkence merkezine götürüldüğü bilinen tek kadın. Öztürk, kadın olması nedeniyle diğer mağdurlardan farklı işkence yöntemlerine maruz kalmış. Özellikle regl dönemlerinde. Yan tarafındaki hücrelerden gelen işkence seslerine, bağırmalara, ağlamalara şahit olan Öztürk, işkencecilerin yan hücrelerde işkence görenlere “Abilerini getireyim mi?” dediklerini de duymuş.
Yeni bir gizli işkence merkezi anlatımı: “8 Gün Boyunca Elektrik, Askı, Falaka Kaba Dayak İşkencesi Gördüm”
Türkiye’de gizli işkence merkezleri olduğu iddialarına geçtiğimiz günlerde bir yenisi eklendi. Geçtiğimiz günlerde, çeşitli basın yayın organlarında 28 Kasım 2022 tarihinde “DHKP-C’nin Türkiye sorumlusu Gülten Matur yakalandı” başlıklı ve benzer içerikli haberler yayınlandı. Söz konusu haberlerde Gülten Matur’un 28 Kasım’da İstanbul’da yapılan bir operasyonla yakalandığı yazıyordu. Ancak Gülten Matur avukatıyla yaptığı görüşmede ve savcılıktaki ifadesinde 28 Kasım’da değil 20 Kasım’da Kocaeli’nin Gebze ilçesinde sokak ortasından kaçırılarak İstanbul’da yerini bilmediği, askeri bir tesis olduğunu düşündüğü bir yere götürüldüğünü, burada 8 gün boyunca işkence gördüğünü ifade ediyordu.
Gülten Matur’un avukatlığını da üstlenen Halkın Hukuk Bürosu tarafından konuyla ilgili bir açıklama yayınlandı. Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Müvekkilimiz hakkında 28 Kasım 2022 sabah saatlerinde Anadolu Ajansından yalan haber yayınlanmış ve müvekkilimiz hakkında “DHKP-C Türkiye Sorumlusu Yakalandı” şeklinde haberler yapılmıştır. Akşam saatlerinde müvekkilimizle yaptığımız görüşme neticesinde ise söz konusu haberlerin neden yapıldığı ortaya çıkmıştır.
Müvekkilimiz 20 Kasım 2022 tarihinde Gebze Devlet Hastanesi yakınlarında bulunan mezarlığın yakınından gözaltına alınmış ve İstanbul’da askeri bir bölgeye götürülmüştür. Müvekkilimize burada kaba dayak, askıya alma, copla dövme, elektrik verme işkencelerinin yapıldığı ortaya çıkmıştır. Müvekkilimize yapılan işkenceler çıplak gözle dahi görülebilecek durumdadır.”
Nitekim Gülten Matur’un yakalandığına ilişkin basında çıkan haberlerde kullanılan fotoğrafta ve Halkın Hukuk Bürosu’nun resmi Twitter hesabından yayınlanan fotoğraflarda da işkence iddialarını doğrulayan nitelikte izler çıplak gözle de görülebiliyor.
Başka bir ifadeyle Gülten Matur’un anlatımları ve yayınlanan fotoğraflar Türkiye’de işkencenin ve gizli işkence merkezlerinin varlığını gösteren yeni olgular olarak karşımızda duruyor. İddialarla ilgili yargı süreci nasıl işleyecek, bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda derin şüpheler olan Türk yargısının bu iddialar karşısındaki refleksi ne olacak bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey var ki, Ayten Öztürk ve Gülten Matur’un yaşadıkları ne ilktir ne son olacağa benziyor.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r